Net Zero Low Carbon Emissions - Transcript

Merhaba ve Global Trends'e hoş geldiniz, sektöre dair dijital talk show. Amacımız eğlendirmek ve bilgilendirmek.

Ben sunucunuz Saana Azzam. İlk üç bölümde harika tepkiler aldık. Şu ana kadar teknoloji, otomasyon, robotik, sürdürülebilirlik ESG ve alternatif enerjileri ele aldık. Şimdiyse toparlama zamanı. Dört bölümlük serimizdeson konuyu ele alıyoruz. Ama önce sosyal medya kanallarımızla etkileşime geçmeyi unutmayın. Her zamanki gibi düşünceleriniz ve duygularınızı paylaşın.

4. Bölüm için bir trend belirledik. Bu trend bizim sektörümüze özgü değil. Hatta, dünya çapında en çok konuşulan konulardan biri. Dünyadaki her sektörde politikacıların ve vatandaşların zihinlerini ve motivasyonlarını meşgul ediyor. 

Şu anda herkesin çözmeye çalıştığı şey, ekonomilerimizi karbonuzlaştırma yolları. Net sıfır hedefine nasıl ulaşırsınız? Her sektörün ne yapması gerekiyor? Yapmamız gerekeni biliyoruz. Şimdi gerçekleştirmek gerekiyor. Konuklarımıza net sıfır madenciliğe nasıl ulaşabileceğimizi soralım. Her zamanki gibi, Global Trends'in son bölümünde stüdyoda iki konuğumuz var. 

Şimdi gelelim ilk konuğumuza. Rocky Mountain Enstitüsü'nde İklime Uyumlu Endüstriler programının Kıdemli Müdürü. Merkezi ABD'de bulunan ve kâr amacı gütmeyen RMI, 40 yıl önceki kuruluşundan bu yana enerji verimliliğinin savunucusu ve son dört yıldır olan iklim krizi bu savunma güdüsünü daha da güçlendirdi. Thomas Koch Blank Global Trends'e hoş geldiniz. Thomas, bana katılmaz mısın? Thomas, bugün benimle olman büyük bir zevk.

 

Teşekkür ederim.

 

Ama onunla konuşmaya başlamadan önce bölümü sosyal medyada takip etmeyi giriş yapıp düşünce ve yorumlarınızı paylaşma ve konuyu dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerle tartışmayı unutmayın. Bu haftanın trendine dahil olma şansınız var. Öyleyse Thomas, büyük soruyla başlayalım. Madencilik sektörünü karbonuzlaştırma çalışması neden bu kadar önemli?

 

Madencilik ve mineral çıkarımı modern ekonomide hayati bir unsur. Ekonomik kalkınma ve nüfus artışı nedeniyle küresel olarak büyümeye devam ediyoruz. Ve bence bunu yaptıkça, ekonomiye mineral biriktireceğiz

 

Evet. Konuyu tartışmak istesem de ikinci konuğumuz bize bu konuda daha fazla bilgi verecek.

 

Evet, bu doğru. Ve bence bu malzemeler teoride sonsuza kadar geri dönüştürülebilir olsa da geri dönüşüm genel büyümeyi karşılamıyor. Dolayısıyla, özellikle enerji dönüşümü için gereken malzemeyi karşılamak üzere daha çok maden gerekecek.

 

Şimdi sektörün bu konuda daha çok ses çıkarması gerekiyor, değil mi? Ve sektör değişiyor. Artık kömür gibi sonsuza kadar geri dönüştürülemeyen bir şeye odaklanmıyoruz. Artık dikkatler nadir toprak metalleri gibi şeyler üzerinde. Buna bir paradigma değişimi diyebilirim.

 

Genel olarak topraktan çıkardığımız malzemeyi iki kategoriye ayırabilirsiniz. Tüketilebilir olanlar. Yani kömür, petrol ve gaz gibi enerji ürünlerinin çoğu çıkarılır ve sonra kullanılır. Bir de çıkarılan ve altyapıya ya da ürünlere konulan mineraller var ki bunlar tartışmalı olsa da geri dönüştürülüp yeniden kullanılabilir. Bence her şey maliyet ve erişilebilirliğin yanı sıra ürün değerine de bağlı. Örneğin, bir cep telefonunu ele alalım. Telefonun kilogramı başına cep telefonundan daha fazla altın vardır. Yani topraktan çıkan cevherin kilogramı başına düşenden daha fazla.

 

Peki sizce madencilikte karbonuzlaştırma başarılabilir mi yoksa bu pek gerçekçi değil mi?

 

Bana gerçek dışı gelmiyor. Geri dönüşüm madencilikte işe yarar, enerji sistemindeki enerji verimliliği gibi. Tüm değer zinciri için toplam enerji tüketimini azaltmanın tartışmasız en ucuz yolu budur.

 

Karbonsuzlaştırma ve madencilik hakkında konuşurken, tüm yaşam döngüsünü dahil etmek için sadece madencilikten ziyade maden kullanımının karbonsuzlaştırılmasından bahsetmemiz daha doğru olur mu?

 

Bence bu doğru. Büyümeyi durdurduğumuz istikrarlı bir ekonomide, mümkümse, teoride sadece geri dönüşüm yapan ve ekonomideki mevcut minerallerle yaşayan bir ekonomi hayal edebileceğinizi düşünüyorum. Madencilikle ilgili emisyonlara gelince, bu sadece toprağı kazmakla ilgili değil, aynı zamanda ham maddeyi, yani cevheri daha saf minerallere dönüştürmekle de ilgili. Ve bu süreç oldukça enerji verimlidir. Yani geri dönüşüm yaparsanız, bu adımı atlamış olursunuz çünkü mineral zaten saflaştırıldı.

 

Ve bu oldukça etkileyici. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

 

Madende emisyonlar olduğu açık ve iyi haber şu ki teknolojik çözümler de var.

 

Şahane. Ben de bu konuya değinecektim. Yapabileceğimiz şey, topraktan çıkarmak için kullandığımız karbonu azaltmak ya da kaldırmak, değil mi?

 

Evet, sanırım bu doğru. Çelik üretimine bakacak olursak, elbette hem ekonomide kullanılan toplam çeliği azaltmaya ve geri dönüşümü artırmaya çalışan bazı politikalar ya da oldukça fazla politika var. Madencilik açısından bu iki faaliyet ya da politika müdahalesi iş dünyası için iyi değil, çünkü daha az ürün, satabileceğiniz daha küçük bir pazar anlamına geliyor. Yani tüm bunlar, yine madencilik perspektifinden. Tedarik zinciri emisyonlarını azaltmanın kritik olduğunu düşünüyorum çünkü bu, ürününüzü daha fazla karbon emisyonu eklemeden pazara koyacağınız uzun vadeli sürdürülebilir bir Pazar fırsatınız olacağı anlamına geliyor.

 

Peki tüm bunlar devam ederken, elektrifikasyon zaten bu kadar yaygınsa, daha ne yapılabilir ki?

 

Muhtemelen en önemli husus, bu operasyonların çoğunun söylediğiniz gibi şebekeden uza olması, uzak yerlerde bulunması. Bu operasyonlar için yenilenebilir enerji satın aldığınızda tek üreticiden tek elektrik alıcısı olduğunuz için çok ifşa oluyorsunuz ve bu da geleneksel sistemlerin çoğu kadar esneklik sunmuyor. Yani bu biraz engel teşkil ediyor. Ancak yine, bu kamyonlar da kolayca elektrikli hâle getirilemiyor ve bu durum kamyonun görev döngüleriyle ilgili. Yani mümkün olduğunca çalışır durumda olmalarını ve aküleri şarj ederken hareketsiz kalmamalarını, akü ağırlığını azaltmalarını istersiniz. Yani kamyona taktığınız her bir ton akü aynı kamyonla bir ton daha az kaya taşıyabileceğiniz anlamına geliyor.

 

Bu yüzden daha iyi akü teknolojisi arıyoruz.

 

İyi bir akü teknolojisi yardım edecektir, ancak bu maalesef yeterli olmayacaktır. Ancak ortaya çıkan birkaç çözüm var. Bataryalı elektrikli aktarma organlarını geleneksel motorlarla birleştirdiğiniz hibrit çözümler var. Ve hatta bunu elektrik nakil hattı denilen şeyle de birleştirebilirsiniz. Örneğin, rampa yukarı çıkarken gerçekten yoğun güç gerektiren durumlarda. Bir de sürdürülebilir 'drop-in' yakıtlar var. Biyoyakıt elde edebildiğiniz ölçüde biyoyakıt ya da sentetik yakıt kullanabilirsiniz. Üçüncü çözüm kategorisinin ise kamyonlar için hidrojen olduğunu düşünüyorum.

 

Yine, muhtemelen hidrojen yenilenebilir enerji kaynaklarından geliştirilebilir.

 

Bence özellikle şebekeden bağımsız operasyonlar için doğru. Çünkü güneş ve rüzgardan gelen değişken çıktı, madendeki güç tüketiminden daha esnek olan hidrojen üretimine çok iyi uyuyor. Yani aslında hidrojen yoluyla elektrik sağlamak, madendeki ekipmanı doğrudan elektrikle çalıştırmaktan daha kolay.

 

Çok iyi, bu hedeflere ulaşmaya ne kadar zaman gerek? 2030, 2040 hatta 2050 mi? Net sıfıra ne zaman ulaşabiliriz?

 

İyi haber şu ki teknolojinin adı kondu. Dolayısıyla, tüm bu seçenekler için hangi teknolojinin kullanılması gerektiği konusunda yüksek derecede bir uyum olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu çözümler büyük ölçekte test ediliyor ve Fortescue gibi 2030 yılına kadar fosil yakıt kullanmamayı taahhüt eden şirketlerimiz ve 2040 hedeflerini taahhüt eden diğer birçok madencilik şirketimiz var. Önemli bir kısmı 2050'den önce. Bu nedenle, temelde mevcut ekipmanı ne kadar hızlı değiştirebileceğinize bağlı bir soru olduğunu düşünüyorum. Yani yeni madencilik operasyonları ile mevcut operasyonların dönüştürülmesi arasında biraz fark olacak.

 

Harika bilgiler. Programın Bize Sorun bölümüne geldik ve bu röportajı sonlandırırken sosyal medya kanallarımızdan sizin için bir soru seçtik. Thomas, işte sorumuz: Madencilik sektörünü karbonsuzlaştırmaya zorlayacak herhangi bir mevzuat var mı?

 

Kısa cevap, hayır. Çünkü madencilik sektörü küreseldir ve küresel olarak yargı yetkisine sahip bir enstitü yoktur. Dolayısıyla bir bölgeye dayatılan yönetmelikler diğer bölgelere mutlaka yansıtılmayacaktır. Bence küresel bir politika denebilecek iki politika gelişmesi var. Bunlardan biri Karbon Sınır Uyum Mekanizmaları Sınır Uyum Mekanizmaları gibi tüketici temelli politikalar... Evet, Karbon Emisyonu... Buna ne deniyor? Sanırım Avrupa Birliği'nin şu anda uygulamakta olduğu Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması var ve bu da Avrupa'ya ithal edilen her şeyin bir emisyon eşiğine uyması gerektiği anlamına geliyor. Bu da temelde bunu küresel bir politika hâline getiriyor, Avrupa’ya satış yapmak için buna uyulması gerekiyor. Gerçekleşen bir diğer şey ise genel olarak temiz enerjiye verilen destek ve sübvansiyonlar. Bu da madencilik şirketlerinin temiz enerjiye geçmesini daha ekonomik kılıyor.

 

Thomas, biliyorum söylenecek çok şey var ama zamanımız az. Teşekkür ederim, Thomas. İlginç bir noktaya değinerek bitirdik. Bölüm sonu tartışmamızda bu noktalardan bazılarını tekrar ele alacağız. 

Bizden ayrılmayın. Devam edelim. 

Thomas geri dönüşümünöneminden bahsetti. İkinci konuğumuz için harika bir konu. Kendisi, giderek büyüyen bir sorunu çözmeyi amaçlayan teknoloji girişimi Nth Cycle'da Madencilik Direktörü. Kompleks pil kimyasına dayanan elektrikli araçlar, rüzgâr türbinleri ve tüketici elektroniği gibi çığır açan teknolojilerimizi, metal ve minerallerin çıkarılmasıyla ilişkili maddi ve çevresel maliyetlere yol açmadan nasıl kullanabiliriz? Alexander Allen, lütfen Global Trends'te bize katılın. Alexander, programa hoş geldin.

 

Merhaba, teşekkür ederim.

 

Şimdi daha fazlasını duymak istiyoruz. Teknolojiniz bu sorunun çözümünde nereye oturuyor?

 

Beni ağırladığınız için teşekkür ederim. Nth Cycle, kritik metallere yönelik sürekli artan talebi karşılamak için yeni araca ihtiyaç duyulduğunu tespit ettiğimizde ortaya çıktı. Hâlihazırda dolaşımda olanlar da dâhil olmak üzere metalleri nasıl çıkardığımızı ve yeniden kullandığımızı yeniden tanımlamak istiyoruz. Şirket adı, kritik metalleri sonsuza kadar dolaşımda tutmak ve sayısız kez yeniden kullanmak istediğimiz için konuldu. CEO'muz enerji dönüşümüyle ilgili bir sorun olduğunu gördü. Şu anda metal çıkarma/rafine etme işlemleri büyük ölçekli ve sürdürülemez süreçlerle çok enerji gerektirmektedir. Amacımız, süreci yerelleştirip bu metallerin rafine edilmesinde kullanılan enerjiyi azaltıp metal çıkarımını yeniden yazmak. İster geleneksel madencilikle kazalım ister kentsel madencilik denilen geri dönüşümü yapalım, şu anda daha fazla arıtma için uzak denizaşırı ülkelere malzeme gönderirken buluyoruz.

Temel teknolojimizin adı Oyster ve elektro-ekstraksiyon adını verdiğimiz bir süreç kullanıyor. Bu aslında birkaç arıtma aşamasını tek bir aşamada birleştirip yüksek saflıkta ürünler üretmek için belirli metalleri hedefleyip çıkarmamızı sağlıyor. 

 

Bu inanılmaz heyecan verici. Yani bu önemli metallerin kalitesini, kaynağını ve çevresel referanslarını artırıyorsunuz. Öyle değil mi?

 

Evet, kesinlikle. Bu işin özünde tüm bu metallerin nereden temin edildiğini anlamak yatıyor. Örneğin, şu anda enerji dönüşümünde kullanılan nikelin yaklaşık %85'i Endonezya'dan geliyor ve daha sonra Çin'de rafine ediliyor. Bu durum Batılı kullanıcılar için arz güvenliği metalin taşındığı mesafe ve belirttiğiniz gibi metalin çevresel ve sosyal referansları nedeniyle endişe yaratıyor. Kobalt için de benzer bir durum söz konusu. Hatta ABD ve AB "Tedarik zincirlerimizde şeffaflığı, sürdürülebilirliği ve güvenliği teşvik etmemiz gerekiyor." dedi

 

Yani siyasi ve çevresel açıdan hedefi tutturuyorsunuz, peki ya ekonomik açıdan?

 

Sistemimiz sahada modüler ölçekte kurulabilir ve denizaşırı merkezileştirilmiş büyük tesislerle maliyet açısından eşit olabilir. İş modelimiz oldukça basit. Genellikle varlıklarımıza sahip olmak ve işletmek istiyor, sonra malzemelerini işlemek için ortaklardan ücret istiyoruz. Nakliye, tedarik zinciri planı ve elbette sera gazı emisyonlarında azalma sağlarken kapalı döngü tedarik zincirleri oluşturuyoruz. Tüm bunları yaparken, atık akışları da dâhil yeni para kazanma alanlarını belirleyecek tesisleri geliştiriyoruz.

 

Mükemmel, bu durum daha az etkiyle daha küçük ölçekte maden çıkarabilmemiz için daha fazla ama daha az yoğun madencilik operasyonları geliştirme fırsatı sunuyor mu?

 

Kesinlikle ve burada kilit nokta azaltma. Ham maddeleri rafine etmek için gereken adımların sayısını azaltmak istiyoruz, bu şekilde enerji ve karbon ayak izini azaltacağız. Bu teknoloji artık daha küçük varlıklara kısa vadeli projeler için işleme tesislerine yatırım yapmanın mantıklı olmaması nedeniyle kullanılmayan varlıklara yatırım yapmayı değerli kılıyor. Bir de atıklar var. Atıklar çok dağınıktır. Bir telefonu veya dizüstü bilgisayarı bertaraf ettiğinizde, bunları işlenecek merkezi bir yere taşımak oldukça zordur. Dolayısıyla dünya esnek kimyasal arıtma kapasitesine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca sera gazı emisyonlarını geleneksel madenciliğe kıyasla %90'ın üzerinde azaltabiliyoruz. Sürecimizi kullanarak karbon emisyonlarını geleneksel geri dönüşüm yöntemlerine kıyasla %44'e kadar azaltabiliyoruz.

 

Yani teknolojiniz geleneksel ham maddeler üzerinde çalışıyor, atık ürünler üzerinde çalışıyor, tüketici sonrası atıklar üzerinde çalışıyor mu?

 

Kesinlikle. Elimizdeki her kaynağı kullanmaya ve bunu o malzemenin nihai kullanımına en yakın şekilde yapmaya çalışıyoruz.

 

Peki buradan sonra nereye? Teknolojiyi kanıtladınız, işe yarıyor, peki planınız nedir?

 

İlk ortaklarımız hurda geri dönüşüm alanındaydı. Nikel, kobalt, MHP gibi çok yüksek saflıkta ürünler üretmek elektrikli araç bataryalarını ve tüketici elektroniğini siyah kütle şeklinde rafine etmek için çalışıyoruz. Ürünlerini geri dönüştürmeye ve proseslerinde doğrudan ham madde olarak yeniden kullanmaları için malzemeleri iyileştirmeye büyük önem vererek kapalı döngü tedarik zinciri parçası olarak metalleri rafine edecek OEM'lerle ortaklık kuruyoruz.

 

Ve tek girdi elektrik mi?

 

Bu yüzden elektro-ekstraksiyon sürecini elektrik ve su kullanacak şekilde daralttık. Ve aslında suyun çoğunu bu süreçte geri dönüştürebiliriz.

 

Peki zaman cetveli?

 

Bu yıl hurda için ticari ölçekte çalışmalara başladık ve madencilik ve arıtma için birkaç Ar-Ge aşamasına daha bakıyoruz.

 

Peki sınır nedir? Bir sınır var mı?

 

Teknolojiyi mümkün olan en geniş malzeme yelpazesini, hunisini kabul edecek şekilde geliştirdik. Çok dar bir bantla çalışan mevcut teknolojilerin aksine. Ancak periyodik tablodaki her metali işleyemiyoruz. Bu yüzden kritik metallere odaklandık. Aldığımız bazı bileşenler de çok yoğun karıştırılıyor. Örneğin cep telefonları. Her markanın farklı bir karışımı var. Genellikle cep telefonları içinde 75'ten fazla farklı metal olabiliyor, bu da işlemeyi zorlaştırıyor. Hem de ham maddelerimizi önceden işlememiz de gerekiyor. Araba aküsünü sistemimize öylece atamayız, önceden mekanik olarak işlememiz gerekir.

 

Peki ya devre kartlarını öğütmek?

 

Evet, bunu yapabiliriz. Ortaklarımız genellikle malzemeyi toplayıp parçalara ayırıyor sonra bize gönderiyor ve biz de çözelti hâline getirip sistemimizden geçiriyoruz. Diğer taraftan da metal çökelticileri çıkarıyoruz. Ve çok az atık kalıyor. Akülerden grafiti, lityumu ve manganezi çıkarabiliyoruz. Ve aslında ana atık ürün sadece alüminyum. Ve belki de aldığımız ham maddenin %5'i bizim için atık oluyor.

 

Ne kadar ilginç. Bana biraz hazır pasta yapıyormuşum gibi geliyor.

 

Kesinlikle, bu benzetmeyi sevdim.

 

Tamam, mükemmel. Pekâlâ Alex, bu röportajı sosyal media kanallarından bir soru alarak Bize Sorun oturumuyla bitirelim. Hazır mısın?

 

Hazırım.

 

Tamam. Peki teknolojiniz madenciliğin geleceği için ne anlama geliyor?

 

Artık madencilik yapmak zorunda olmadığımız anlamına gelmiyor, ancak günümüz şirketlerinin işleri farklı yürütmelerine yardım edecek. 

 

İlginç, yani böyle bir teknoloji onlara bir gelecek sağlıyor. Sanırım şu anda yaptıkları türden malzemeleri üretme şekillerini değiştirebilirler.

 

Evet ve bunun kısmen gerçekleştiğini zaten görüyoruz. Madenciliğin geleceğinin bu olduğunu düşünüyoruz, şirketler inovasyona daha açıklar, özellikle de bir değer teklifi olduğunu kanıtladığınızda ve karbon emisyonlarını azalttığınızda.

 

Harika bir bitiş oldu. 

 

Teşekkür ederim. 

 

İşte bu kadar. Her bir konuğumuzla sadece birkaç dakikamız olduğunda zor oluyor, değil mi? Özellikle de net sıfır gibi karmaşık bir konuda. Programda Trendler ve Tartışmalar bölümüne başlama vakti geldi. Thomas ve Alex'i stüdyoya tekrar davet ediyorum. 

Ayrıca bugün bir konuğumuz daha var, Bruno Santos. Bruno, Güneybatı Avrupa'dan sorumlu BKT'nin OTR için saha mühendisi. Lastik endüstrisi ürünleri ve hizmetleri, bunların uygulanabilirliği ve pazar ihtiyaçları konusundaki kapsamlı bilgisi kuruluş için değer yaratacak bir vizyon ve sonuç stratejisi belirleyen çok disiplinli ekiplerde yer almasını sağladı. Bruno, gel ve bize katıl. Bruno, programa hoş geldin.

 

Teşekkür ederim.

 

Beyler, tekrar hoş geldiniz. Thomas ve Alexander ile yaptığım röportajları dinlediğini varsayıyorum ve eminim sen de benim kadar ilginç buldun. Söyledikleri hakkında genel olarak ne düşünüyorsun? Şirketler net sıfıra doğru bu yaklaşımı nasıl benimseyebilir?

 

Bu güzel bir soru. Hem OEM tarafında hem de son kullanıcı tarafında girişimler var, ancak bir lastik üreticisi olarak bizim bakış açımıza göre daha fazla etkiye sahip olanlar OEM tarafındakiler. Ancak genel resme bir bakalım. Son derece büyük damperli kamyonları elektrikli hâle getirmenin yollarını bulmak yerine, damperli kamyonları küçültüyorlar. Bunu filleri bırakıp elleri kullanmaya benzetiyoruz. Bu şekilde, akü ağırlığı ve kapasitesi daha az sorun teşkil ediyor. Ayrıca daha büyük bir filoya sahip oluyorsunuz, bu da toplu olarak daha az arıza süresi ve daha fazla üretkenlik anlamına geliyor ve madencilik şirketleri bunu istiyor. Bu bizim için bir çığır açıcı. Daha küçük makineler, daha küçük lastikler ve farklı teknolojiler anlamında. Ya da yine dizel motor kullanarak elektrikli tahriki tercih edebilirsiniz ancak bunu tekerleklere doğrudan tahrik yerine elektrikli tekerlek motorlarına güç sağlayan alternatörü döndürmek için kullanırsınız. Bu yakıt kullanımını azaltır, karbon ayak izini düşürür daha az sayıda genel mekanik bileşenle kamyonun kullanılabilirliğini artıran ve az bakım gerektiren başka bir makineye sahip olursunuz. Elektrik gücünün tıpkı bir tren veya tramvay gibi havai hatlardan sağlandığı bir troley sistemini de eklerseniz her iki dünyanın da en iyisini elde edersiniz.

 

Bruno, son kullanıcı girişimlerinden de bahsettin.

 

Evet, bu gerçekten iyi bir örnek. Bunu biliyorum çünkü bazı tesislerinde BKT lastiklerimiz var. Fransa'nın en büyük yapı malzemesi tedarikçilerinden biri olan EQIOM ile Air Liquide arasında ortak bir girişim. Avrupa'daki ilk karbon-nötr çimento tesisini inşa ediyorlar. Bu tesis, Kuzey Denizi'ndeki boş petrol kuyularına pompalamadan önce üretilen CO2'yi yakalayıp sıvılaştırıyor. Operasyonun ilk on yılında yaklaşık 8.000.000 ton CO2 yakalamayı bekliyorlar.

 

Hmm, bu ilginç. Bu girişimleri sadece çıkarma aşamasında değil, işleme aşamasında da görmek güzel. Şimdi, Alex, sen de şirketlere bu değerli atık akışlarından faydalanarak net sıfıra doğru bir geçiş öneriyorsun. Potansiyel müşterilerinizin ve ortaklarınızın net sıfıra geçişlerini hızlandırabilecekleri başka yol var mı?

 

Bu zaten giderek artan bir hızda gerçekleşiyor. Bence net sıfıra geçişte kilit nokta, süreçleri ve ürünleri karbonsuzlaştıracak yeni ve yenilikçi teknolojilere yatırım yapmak ve bunları benimsemektir. Ancak aynı zamanda hesap verebilirliğin de kabul edilmesi gerekiyor. Bence net sıfırın faydaları, sadece gezegenin değil, insanların sosyal, çevresel ve ekonomik olarak fayda sağladığı insan merkezli geçişleri teşvik etme becerisine bağlı olacaktır. Şirketler, insanlara gerçekleştirmeye çalıştıkları değişimin arkasında durma fırsatı vermelidir.

 

Gerçekten faydalı bilgiler verdin, teşekkür ederim. Thomas, sana geçelim. Ağır nakliye kamyonlarının karbondan arındırılması çalışmasını tamamladınız.

 

Doğru, bunu ben yaptım. Sanırım özellikle daha fazla artış gösteren teknolojiler ile emisyonları sıfıra indiren teknolojiler arasındaki farka baktık. Ayrıca 1,5°C'lik küresel ısınma hedefine ulaşmak için gerekenler açısından da baktık. Bu da sadece 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmanın önemli olmadığı, aynı zamanda şunlara da sahip olmamız gerektiği anlamına geliyor: önemli kesintiler, yarıya yakın, 2030'a kadar şimdiden %50'lik azalma.

 

İşte, net sıfırın 3 tutkununu dinledik. Tartışmaya devam etmenizi çok isterdim ama bitirmek zorundayız. Zamanımız tükendi. Bugün bize katıldığınız için üçünüze de teşekkür ederiz. Rocky Mountain Enstitüsü'nden Thomas Koch Blank vardı, Nth Cycle'dan Alexander Allen ve BKT'den Bruno Santos aramızdaydı. Sizleri dinlemek benim için bir zevkti.

Teşekkür ederim. Ve evet, bu Global Trends serisinde son kez Sınav zamanı! Şimdi, bunu hatırlıyor musunuz? 3. Bölümden sonra sosyal medyada size bir soru sormuştuk. Alternatif enerjileri ele alıyorduk. Ve soru şuydu: HVO yapmak için gereken kimyasal süreç nedir? Cevap için hazırsanız işte geliyor. Cevap hidrojenasyon. Doğru bilenleri kutlarız. Tebrikler. Özellikle 3 Sınav'da da doğru cevap verenleri kutlarız. Ve şimdi sıra serinin son sorusunda. Sorumuz şöyle: Madencilik sektörünün toplam emisyonlarına en azdan en çoğa doğru hangi emtialar katkıda bulunuyor? Şimdi, elbette, size cevabı verecek başka bir bölümümüz yok ancak endişelenmeyin, cevabı sosyal medya hesaplarımızda yayınlayacağız. Şimdi gözünüzü dört açın, eminim bazılarınız dörtte dört yapmayı başaracak. Global Trends'in bir başka serisinin daha sonuna geldik. Dört bölüm boyunca 12 konuğu dinleme fırsatı yakaladık. Birlikte, gündemdeki konulardan bu sektörün karşı karşıya olduğu en önemli ve en acil konuları ele aldılar. Tüm bölümlerdeki tüm konuklarımıza teşekkür ederim. Bunu sizler olmadan yapamazdık. Ve siz sevgili izleyiciler, diğer serilerde olduğu gibi bu seriyi de izlediğiniz için teşekkür ederiz. Sizi uzmanlardan oluşan sanal dünyamıza davet etmekten ve sosyal medyada bize ulaşmanızdan büyük keyif aldık. Bizimle birlikte keşfetmekten keyif aldığınızı umuyoruz. Global Trends olarak hepinize teşekkür ediyor ve hoşça kalın diyoruz.